
Yiğit bu sabah iş makinelerinin sesi ile uyandı. Hemen cama koştu bir de ne görsün? Bir sürü iş makinesi daha düne kadar oynadığı çimenler, ağaçlar kesilmişti. İçinde biraz öfke ve üzüntü oluşmuştu. Çünkü yapılacak olan yeni alışveriş merkezi için temel atılıyordu.
Yiğit bu manzara karşısında hüngür hüngür ağlıyordu, iş makinelerinin sesinden zar zor sesini duyan annesi, babası, abisi ve köpeği bulut koşa koşa geldiler ne olduğunu sordular. Yiğit konuşamadı sadece parmağı ile iş makineleri ve betonları gösterebildi abisi “Üzülme Yiğit elbette size de bir oyun alanı yaparlar” dedi. Yiğit ağlayarak cevap verdi. “Ama bizim oynadığımız yer daha güzel ve büyüktü”. Annesi konuyu dağıtmak istedi ve “Yiğit’im bügün kahvaltıya ne istiyor”?
“Anne benim iştahım yok” dedi. Hüngür hüngür ağlamaya devam ederken bir ses duyuldu, bu muhtarın sesiydi: “Ey ahali biliyorum çocuklarınız ve sizde bu duruma çok üzülüyorsunuz buna mecburuz çünkü yeni insanlar taşınıyor ve bu yüzden evler, iş ve alışveriş merkezleri yapmak zorundayız lütfen bizi affedin. Çocuklar, sizler de üzülmeyin diye güzel oyun alanları yapacağız” bunu duyan Yiğit’in neşesi az da olsa yerine gelmişti ama kızgınlığı, öfkesi, üzüntüsü, hiçbir zaman dinmeyecekti çünkü şehri gözleri önünde yok oluyordu.
Tebrikler, kısa ama derin anlamlar içeren ve düşündüren bir yazı olmuş. Devamını mutlaka bekleriz.
Betona basmaktansa çıplak ayaklarla toprak eşelemek en güzeli ama işte o muhtar varya o muhtar 🙂
Yiğite selamlar👍